26 Şubat 2010 Cuma

Sağlık Hizmetlerinde Kalite: Temel kavramlar, sorunlar ve çözüm yolları

Sağlık hizmetlerinde kalitenin iyileştirilmesi gelişmiş ülkelerin gündemlerinin en ön sırasını almıştır. Bunun en büyük nedenleri arasında tıbbi bakımda farklılıkların (variasyonların) ve tıbbi hataların çok sık olması gelmektedir. Özellikle tıbbi hata görülme sıklığının sağlık endüstrisinde diğer sektörlerden çok daha fazla oluşu konunun önemini daha da arttırmaktadır.

Sağlık hizmetlerinde kalite iyileştirme konusuna değinilince konunun tanımı, önemli nedenleri, değişim, ulusal kalite hareketi gibi kavramları tartışmak gerekir.

İngiltere’de “National Health Service” sağlık hizmetinde kalite için şu tanımı kullanmaktadır: “…doing the right things to the right people at the right time, and doing things right-first time” “..doğru işleri doğru kişilere doğru zamanda uygulamak, ve ilk defasında doğru yapmak” (1). Amerika Birleşik Devletleri’nde ise, “Institute of Medicine” tıbbi bakımda kaliteyi şu şekilde tanımlamaktadır: “The degree to which health services for individiuals or populations increase the likelihood of desired health outcomes and are consistent with current knowledge” “bugünkü bilgilere uygun olarak, kişilerin veya toplumun sağlık hizmetleri düzeyini arzu edilen sağlık sonuçlarına ulaştırmak” (2). Bu tanım içinde kalite kavramının; ölçülebilir, tüm sağlık hizmetlerini içine alan, kişilere ve topluma uygulanabilen, belli bir amaca yönelik, verilen hizmetin yararının sonuçların ölçülebilmesi ile sağlanabilen, işlemlerle sonuçları birbirine bağlayan, hastaların ve toplumun değerlerine önem veren, teknik, mekanik ve bilimsel bilgi ile sınırlı ve sürekli değişikliğe uğrayan bir yapı içinde olması gerekmektedir.

Sağlık hizmetlerinde kalite üç temel direk üzerinde oturur. Donabedian’ın 1980 yılında tanımladığı bu direkler şunlardır (3):
DEVAMI
Prof. Dr. Erdal H. Akalın

23 Şubat 2010 Salı

Nasıl bir sağlık hizmeti?

Son yıllarda tüm dünyada “sağlık hizmetlerinde değişimden” bahsedilmekte. Dünya Sağlık Örgütü raporları, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bazı bağımsız kurumlar (Institute of Medicine gibi) ve İngiltere’deki devlet kurumları (NICE gibi) sağlık hizmetlerinde değişimi dikkati çekmekte ve çok önemli raporlar yayınlamaktadırlar. Bu raporların hemen hepsinde bazı ortak noktalar dikkati çekmektedir. Ülkemizde de sağlık hizmetleri sunumu ile ilgili çeşitli kuruluşlar ciddi bazı çalışmalar yapmış ve yapmaktadırlar. Tüm dünyada sağlık hizmetlerinde değişim kaçınılmaz bir hale gelmiştir ve mutlaka köklü değişiklikler olacaktır.

Küresel olarak değerlendirildiği zaman sağlık hizmetinde üç ana amacın olması gerektiği ortaya çıkmaktadır:
1. Herkese gerekli ve uygun hizmeti sunmak,
2. İsrafı elimine etmek ve gerekli hizmeti daha etkin sunmak,
3. Kalite düzeyini iyileştirmek ve klinik uygulamalardaki farklılıkları (variation) azaltmak.

Ekonomik kavramlar içerisinde her zaman hatırlanması gereken sözlerden birisi “istekler sınırsız, ancak kaynaklar sınırlıdır” deyişidir. Bu nedenle sağlık hizmeti sunanların ve bu hizmeti ödeyenlerin (devlet, sigorta kurumları, işveren, v.b.) herkese gerekli ve uygun olan sağlık hizmetini belirlemesi ve bunun sunulmasını sağlaması gerekir. Sağlık hizmeti kullanımında “fazla kullanım, az kullanım ve yanlış kullanım” en sık karşılaşılan kullanım şekilleridir. Bunların hepsi de sonuç olarak sağlık hizmeti harcamalarında israfa yol açar. Amaç israfı en aza indirmek ve verilmesi gerekli hizmeti en etkin şekilde sunmaktır. Sağlık hizmetlerinde maliyeti ve verilen hizmetin kalitesini etkileyen en önemli faktör, klinik uygulamalardaki farklılıklardır. Hizmet sunumunun belli bir standartta olması hem maliyetteki hem de kalitedeki farklılıkları en aza indirecektir.

19 Şubat 2010 Cuma

21. Yüzyıl Sağlık Sistemine Doğru: Sağlık Reformu için Öneriler

Uygulanmakta olan ücret sisteminden "hakediş-fee-for service" vazgeçilip, kalite ve verimlilik öncelikli ve hasta sonuçlarını ölçen ve değerlendiren bir ücretlendirme sistemine geçilmelidir. 
 
Bağımsız bir ilaç, tıbbı cihaz ve teknoloji kurumu kurulmalıdır.
 
Organizasyonel inovasyon, sağlık sunumunda koordinasyon teşvik edilmeli, finansal ve idari fonksiyonlar basitleştirilmelidir. 

Enformasyon teknolojisi sağlık hizmetlerinin merkezinde yer almalı, ulusal standartlar belirlenmelidir. 

Ulusal sağlık veri ambarı geliştirilmeli, bu veriler klinik uygulamalar, hasta sonuçları ve maliyeti içermelidir.

Sağlık sigorta sisteminin yaygın ve birbirini desteleyecek şekilde geliştirilmesi gerekmektedir. 

Optimal sağlık paketini belirleyecek, tüm paydaşların içinde bulunduğu bağımsız bir kurul olmalıdır.

15 Şubat 2010 Pazartesi

Sağlığın Ekonomik Kaynakları ve Etik

Prof. Dr. H. Erdal Akalın
“One of the clearest messages from the literature is that health and wealth are mutually determined”. Angus Deaton

Fakir insanlar zengin insanlardan daha fazla hasta olurlar ve daha genç yaşta ölürler, mortalite ve morbidite oranları kişilerin sosyoekonomik durumları ile ters orantılıdır (1). Yapılan çalışmalar mortalite ile gelir, eğitim, meslek, ırk ve yaşanan çevre arasında önemli bir ilişki olduğunu göstermiştir (2). Yıllık aile geliri 5.000 dolar ve altında olan kişilerin beklenen yaşam süresinin, yıllık aile geliri 50.000 dolar ve üzerinde olan kişilerden %25 daha kısa olduğu saptanmıştır (3). Bütün bu veriler sağlık ile sosyoekonomik faktörler arasında sıkı bir korelasyon olduğunu göstermektedir.

Sağlık ile gelir arasındaki ilişki “gradient” olarak tanımlanmaktadır. Sağlık, gelir düzeyinin yükselmesi ile iyileşmektedir (1). The National Longitudinal Mortality Study (NLMS) mortalite ile zenginlik, sosyal statü ve hiyerarşik düzendeki yer arasında ilişki olduğunu göstermiştir (4,5).

Yaşam süresi ile ırk ve yaşanılan çevre arasında da önemli bir ilişki vardır.

DEVAMI

5 Şubat 2010 Cuma

Yaşlanan Nüfus ve Sağlık Sorunları

Prof. Dr. H. Erdal Akalın
Amerika Birleşik Devletleri Sayım Bürosu’nun (U.S. Census Bureau) 20 Temmuz 2009 tarihinde yayınladığı rapora göre, dünyada yaşlı nüfus bugüne kadar görülmemiş bir hızla büyümektedir ve yakın bir gelecekte genç nüfusu geçecektir. Tüm dünyada 65 yaş ve üstü popülasyon 2008 yılı ortalarında 506 milyon olarak hesaplanmıştır, bu sayı 2040 yılında iki katına çıkarak 1.3 milyar olacaktır. Bu rakam tüm dünya nüfusunun %14’ünü temsil edecektir. Rapora göre 2008 ile 2040 arasında pek çok ülkede 80 yaş ve üstü nüfus %233 artış göstererek, toplam popülasyonun en hızlı büyüyen bölümü olacaktır.

Yaşlanan nüfus hem zengin hem fakir, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümesini ciddi bir şekllde yavaşlatacaktır. Sosyal güvenlik ödemelerinde, sağlık harcamalarının karşılanmasında güçlükler ortaya çıkacak, kamu harcamalarının yeniden yapılanması gerekecektir.

Avrupa Birliği’nin 2006’da yayınladığı rapora göre bugün her yaşlı (65+ yaş) kişi için 4 Avrupalı çalışmakta iken, bu sayı 2050 yılında 2 olacaktır. Bu da kamu harcamalarında özellikle soyal sigorta ve sağlık harcamalarında ciddi sorunlara yol açacaktır. Bu rapora göre 2030 yılında Avrupa Birliğinin büyüme hızı yarı yarıya azalmış olacaktır. Çalışan nüfus (15-64 yaş) 2010 yılından itibaren azalmaya başlarken, 2060 yılında %15 oranında bir düşme gösterecektir. Buna karşılık 65+ yaş grubu 2008 yılında 85 milyon iken, 2060 yılında 151 milyona ulaşması beklenmektedir. Bu grubun içinde yer alan 80+ ileri yaşlı kişi sayısı ise aynı yıllarda 22 milyondan 61 milyona çıkacaktır.